Zamanın Ötesindeki Dehâ: Leonardo Da Vinci

    tls2

    Ölümünün üzerinden 500 yıl geçen, Rönesans döneminin insanlığa en büyük armağanı olan, zamanının çok ötesindeki deha Leonardo Da Vinci'nin Son Akşam Yemeği (The Last Supper) masasında kimlerle olmak isterdiniz? 

    Bilim insanı (scientist) kelimesinin türetildiği Felsefi Kahvaltı Kulübü (Cambridge, İngiltere) kurucularından olan, düşündürücülüğünü devam ettiren "Bugünlerde bilim böyle oldu. Hiç kimse bir bilim dalının bir bölümünden fazlasını bilme beklentisine girmiyor." sözün sahibi John Herschel'ten üç yüzyıl önce yaşamış doğa filozofu Leonardo Da Vinci yeniden doğuşun, yaratıcılığın, üretkenliğin ve estetiğin emsalsiz bir simgesidir. Yaşayan canlı bir organizma olan insanın merak duygusu ile devrim niteliği taşıyan disiplinler arası bilimsel buluşlara imza atmış, ruhunu edebiyatla ve sanatla besleyerek hiç görülmedik renkler yaratmış olan Da Vinci, zamanın ötesindeki kimliği ile dünya vatandaşı olmanın önemini göstermektedir. Da Vinci'nin hayatına sorduğu soruların birer yansıması olduğunu söylediği resimlerinden Son Akşam Yemeği'nin hayat felsefeleri ile yaşadıkları evrene farklılıklarıyla anlam katan insanlardaki yansımalarına birlikte göz atalım.

    İnci Kadribegiç: Gilbert ve Sullivan operalarına imza atan komedi metni yazarı W. S. Gilbert, yemek hakkında, "Önemli olan masanın üzerinde duranlardan ziyade sandalyelerin üzerinde oturanlandır." demiştir. Ölümünün üzerinden tam 500 yıl geçen Leonardo Da Vinci'nin Son Akşam Yemeği (The Last Supper) masasında kimlerle olmak isterdiniz?

    Efruz Çakırkaya - İstanbul Müzik Festivali Direktörü

    Leonardo Da Vinci, Atatürk, Charles Darwin, Marie Curie, Freud, Dante Alighieri, Beethoven, Mozart, Chopin, Clara Schumann, Tchaikovksy, Freddie Mercury

    Elanur Yılmaz - Doktora Sonrası Araştırmacısı, Koç Üniversitesi Translasyonel Tıp Araştırma Merkezi

    Hayal gücümü ve bu zamana kadar beni ben yapan tüm unsurları sorgulatan harika bir soru. Gerek sanatsal tekniği gerekse de ardında bıraktığı soru işaretleriyle son 500 yılın en önemli eserleri arasında yer alan Son Akşam Yemeği masasında, 12'den fazla sayıda kişiyle bir arada olmak istediğimse su götürmez bir gerçek. Öte yandan, benim için bu masanın olmazsa olmazları arasında; hakkında çok fazla şey merak ettiğim tarihin bilinen ilk kadın hekimi Merit-Ptah, bilimi ve aklı savunmayı hiçbir koşulda bırakmayan Hypathia, prehistorik yaşamı ve Dünya tarihini değiştiren Mary Anning, genetik ve moleküler biyoloji alanındaki devrim niteliğindeki keşiflerin sahibi Barbara McClintock, antropolojinin marjinal kadını Margaret Mead, bilime adadığı kısacık yaşamıyla DNA'yı gözler önüne seren Rosalind Franklin, cesaretine hayran kaldığım pilot Amelia Earhart, sahip olduğu gözlem yeteneğini bilgisel edinimleriyle birleştirip evrime bambaşka bir boyut kazandıran Charles Darwin, "dünyanın her türlü akla ihtiyacı var" diyen Temple Grandin, başarılarının yanı sıra bilime olan heyecanına hayran kaldığım Gazi Yaşargil, sadece müziğine değil edebi yönüne de hayran olduğum Leonard Cohen ve tam bir bilim insanı yaklaşımıyla bir ülke kuran Mustafa Kemal Atatürk yer alırdı. Fazlasıyla çok uluslu ve çok yaklaşımlı bu masada dönebilecek muhabbetleri hayal etmek bile başlı başına heyecan verici. Bununla birlikte, eğer bunun son akşam yemeğim olacağını bilseydim, kesinlikle yanımda sadece ailem ve dostlarım olsun isterdim.

    Melek Pulatkonak - TurkishWIN&BinYaprak Kurucusu

    Nelson Mendala, Madame Curie, Atatürk, Halide Edip Adıvar, Walt Disney, EE Cummins, Orhan Veli Kanık, Winston Churchill, Bill Gates, Warren Buffet, Türkan Saylan, Amelia Mary Earhart

    Mert Gezek - Yıldız Teknik Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü
    Hz. Muhammed - Mustafa Kemal Atatürk - Vedat Milör - Charlie Chaplin - Wolfgang Amadeus Mozart - Isaac Newton - Leonardo Da Vinci -Albert Einstein - Marie Curie - A. Nihat Berker - Platon - İlk İnsan

    Savaş Arapoğlu - İstanbul Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği Bölümü

    Öklid ve Platon: Antik dönemin iki büyük düşünürü; hem maddi dünyayı anlamaya çalışıyorlar hem de bunun bir arka planı da olup olmadığını düşünüyorlar. Yaşadıkları zamanın çok ötesinde düşünürler oldukları, bizim bugün hala onların eserlerini okumamızdan belli.

    Descartes: Muazzam bir mantık yaklaşımı var, sosyal-analitik… Aklına gelen veya düşündüğü her şeyi yazıya aktarmamış olabileceğini bu nedenle de kendisiyle konuşabilme imkanım olmasını isterdim.

    Newton, Einstein, Hawking: Hepsi de fiziksel dünyaya bakışımıza çok radikal katkılarda bulundu ve bunu yaparken tüm bu düşüncelerinin arkasında kendilerine ait bir hayat görüşleri ve düşünce sistematikleri vardı. Çok ilginç olurdu merak ettiğim şeyleri onlara sormak ve katkıları konusundaki motivasyonlarını onlardan dinlemek.

    Steven Weinberg: Nobel ödüllü fizikçi; sadece fizik konusunda değil, diğer pek çok bilimsel veya sosyal olayda da son derece derinlemesine yorumlarıyla, beni her zaman düşünce şekli konusunda etkilemiş bir kişidir. Bizim alan dışındakiler tarafından pek tanınmayabilir ama ben kendisini bir 20.yüzyıl dervişi olarak görüyorum.

    S. Zweig ve C. Dickens: İnsan nasıl böyle yazabilir?

    Mustafa Kemal Atatürk: Tanışmış olmak bile büyük bir onur olurdu. Bu tür çok yönlü bir zihin kim bilir insanlık tarihinde kaç kez görülmüştür ve bizim coğrafyamızda ortaya çıkmış olması da bana -aslında coğrafya kader değildir- diye düşündürtmüştür her zaman.

    Eşim, Hüsniye Arapoğlu: Çocukluğumdan beri onsuz çok az şey yaptım ve yukarıda adını saydığım büyük zihinlerle bir araya gelmiş olma şansını yakalasam, onun da yanımda olmasından başka bir şey düşünmezdim mutlaka.

    Son ismi boş bıraktım çünkü aslında daha yazmak istediğim çok isim vardı ama hangisini diğerlerinden ayırıp yazacağımı bilemedim. Genel olarak tedbirli bir insanımdır ve tedbiren 12. kişiyi boş bırakmanın uygun olacağını düşündüm.

    Yekta Kopan- Yazar

    Öncelikle şunu söylemeliyim; varsayım sorularına her zaman mesafeli yaklaşmışımdır. Neden? Çünkü, her varsayım içinde çok sayıda değişken barındırır. Her birini değerlendirerek verilecek bir cevaba ulaşmam da olanaksız gibi. Yine de Da Vinci'nin üstünde en çok konuşulan eserlerinden olan "Son Akşam Yemeği" tablosundaki masaya oturma ihtimalime şöyle bir bakayım.

    Bu yemeğin, kendi son yemeğim olduğu varsayımından hareket edeceğim. Benim dışımda 12 kişi olacak masada. Hem de birlikte şarap içeceğiz. Demek ki konuklarımı büyük bir özenle seçmem gerekiyor. Kitapları hakkında konuşmak istediğim yazarlar var, filmlerini hayranlıkla izlediğim yönetmenler ve besteleriyle uzun zamanlar geçirdiğim müzisyenler. Böyle düşününce aklıma o kadar çok isim geliyor ki, 12 kişiye indirgemem mümkün değil gibi. Peki, beni ben yapan bütün sanat dallarına değil de sadece birine odaklansam. Örneğin, edebiyata. Borges, Kafka, Nabokov, Poe, Atılgan, Atay… Ama bir dakika. Böyle bir liste de akıllıca olmayacak. Bu isimlerin arasında birbirini sevmeyenler var, şarap içilen bir masada tartışmalar çıkması muhtemel. Son yemeğimde kargaşanın içine düşmek istemem. Ayrıca aralarında konuşkan olan var, susmayı seven var. Belki de listemi, neşeli isimlerden yapmalıyım. İyi de masaya sadece eğlenmek için oturulmaz ki; sohbetin düşünce kapılarını da açması gerekiyor. En iyisi, düşünce dünyamı oluşturan felsefecilerden, düşünürlerden, bilim insanlarından bir konuk listesi hazırlamak. Yo olamaz! Freud'la Jung aynı masada, Russel ile Wittgenstein bir kenarda ve zaten Nietzsche deyince ortalık toz duman. Bu varsayım sorusunun cevabında, böylesi eğlenceli bir liste oyununa devam edebilirim. Ama sözü uzatmadan, içimden ilk geçeni söyleyeyim. Hayatımda önemli yer etmiş, sevgisiyle-dostluğuyla bana dokunmuş isimler yetecektir bana. Zaten şimdiki zaman kipinde de onlarla yaşıyorum, yemeğe onlarla oturuyorum. Her yemeğim "son yemek" olacak gibi.

    Belki de soruyu şöyle sormak gerekiyor: Son yemeğinizde yaşamınızdaki hainler, kendi Yahuda'nızla yüzleşmek ister miydiniz? İnsan, son yemeğine oturana kadar kimin ihanet edeceğini, kimin Yahuda olduğunu bilir mi? Sizin Yahuda'nız kim?

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    <p>Kosova doğumlu olan İnci Kadribegiç, tıp eğitimi aldığı yıllarda hayallerinin peşinden çok çalışarak koşarak CiRA-Kyoto Üniversitesi’ne tam bursla kabul edilen ilk Türk tıp öğrencisi olmuştur. CiRA-Kyoto Üniversitesi dışında Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) ve Cold Spring Harbor Laboratuvarlarında stajlar yapmıştır. 2018 Fatoş Büyükkuşoğlu Güçlü Kadın Ödülü’nün kazananlarından biri olan İnci, bilim felsefesi ve tarihine ilgi duymaktadır. Bilimin aydınlatıcı gücüne inanarak hayallerinin izinde fark yaratacak adımlar atmaya devam etmektedir.   </p>
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.