Uzman Psikolog İpek Gökozan ile Evden Çalışma Üzerine Röportaj

    Uzman Psikolog İpek Gökozan ile Evden Çalışma Üzerine Röportaj

    Uzman Psikolog İpek Gökozan, koronavirüs pandemisi ardından hayatımıza giren #Evdekal hareketinin bireyler üzerindeki etkisini BinYaprak için değerlendirdi. Röportaj detayları için hadi yazının devamına!

    Önceki röportajlarımızda "Türkiye esnek çalışma sistemine hazır mı, değil mi" tartışmalarına yer verirken, bu röportajımızda sevgili Uzman Psikolog İpek Gökozan ile evden çalışma sistemine ani geçiş yapışımızın çalışanlar ve işverenler üzerindeki etkisini değerlendirdik ve acilen alınması gereken tedbirleri konuştuk.

    1) Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

    Ben Uzman Psikolog İpek Gökozan. 2011 yılında %100 başarı bursu ile Koç Üniversitesi'nden İşletme ve Psikoloji bölümlerinden eş zamanlı olarak mezun oldum. Aynı sene Doğuş Üniversitesi Klinik Psikoloji yüksek lisans programına başladım. 2013'te bölüm birinciliği ile mezun oldum. Mezuniyet sonrası yaklaşık bir sene Kemerburgaz Üniversitesi psikolojik danışmanlık bölümünde psikolog olarak çalıştım. Ardından yaklaşık 5 sene Madalyon Psikiyatri Merkezi'nde yoğunluklu olarak çocuk ve ergenler ile çalıştım. 2018'de bir meslektaşım ile birlikte Mita Psikoloji'yi kurduk. Şu an yine 6 yaş üzeri çocuklar ile çalışıyorum, ancak yoğunluklu olarak ergen ve yetişkin danışan görmekteyim. Işık Üniversitesi, Aydın Üniversitesi ve MEF Üniversitesi'nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak ders verdim. Teo'nun Ben Nereden Geldim Kitabı, Küçük Bulut Pofini, Yavru Ayı Fanfan ve Denizkızı Derina isimli 4 çocuk kitabının yazarıyım. Psikoterapi çalışmalarımda yoğunluklu olarak Masterson, EMDR ve Şema Terapi yaklaşımlarından faydalanıyorum.

    2) Bildiğiniz gibi Türkiye hatta neredeyse tüm dünya Koronavirüs (COVID-19) sebebiyle yepyeni bir çalışma şekline geçti "evden çalışma". Türkiye'de evden çalışma sistemine karşı "güvensiz" bir yaklaşım mevcut. Siz Türkiye'nin evden çalışma sistemine bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce nasıl olmalı?

    Önümüzde bizi yepyeni bir düzen bekliyor. Yenilikler her zaman önce korkutur, sonra temkinli yaklaşımla her şeye alışmaya başlarız. Evden çalışma sisteminde de benzer tepkiyi vermemiz doğal diye düşünüyorum. Bizler ilişkisel varlıklarız. İlişki kurmadan, dokunmadan, temas etmeden yaşamayı ve çalışmayı nasıl başarabileceğimizi düşünüyoruz. Ekrandan kurulan ilişkiler, yüz yüze kurulan ilişkilerin yerini alırken ayak uydurmaya çalışmak zor olsa da insan her şeye alışabilen ve şekillenebilen bir beyin yapısına sahip. Evden sanal ortamdan çalışmayı da öğreneceğiz, hatta bundan keyif de almaya başlayacağız.

    3) İş hayatını en çok etkileyen faktörlerden bir tanesi ev-iş-yaşam dengesini kurabilmek. Koronavirüs sebebi ile uygulamaya alınan #evdekal hareketinden sonra tüm hayatımız evimiz oldu. Ev karantinasından psikolojik olarak kötü etkilenmemek için neler yapmamız gerekir?

    Öncelikle değişen düzene ayak uydurabilmek için bir süre bocalamamız son derece normal. Ancak önerim en kısa sürede evde kendimize yeni bir düzen oluşturmamız. Yatma-kalkma saatlerimizi düzenlemek, sabah uyandıktan sonra pijamaları çıkarıp öz bakımı yapıp işin başına o şekilde oturmak, üretmeye devam etmek çok önemli. Bu yeni düzeni tüm gün koltukta yatıp bir şeyler atıştırmak üzerine kurgularsak depresyon kaçınılmaz olur. İşleyen demir pas tutmaz misali üretmeye devam eden zihin, sağlığını korur. Aynı şey elbette bedensel sağlığımız için de geçerli. Sağlıklı beslenmeye ve spor yapmaya en çok da bugünlerde ihtiyacımız var.

    4) Mevcut koşullarda evden çalışmak zorunda kalan birçok birey odaklanma ve motivasyon sorunu yaşıyor. Evdeki sorumluluklar ve pandemi kaygısı günlük çalışma rutinini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Bu durumda çalışan bireylere önerileriniz nelerdir?

    Çalışırken kendimize ofis ortamına benzer bir düzen kurmak çok önemli. Bizler travma dönemlerinde kendimizi güvende hissetmek isteriz. Bu his de en çok düzenin korunması ile desteklenir. Bu sebeple örneğin eskiden ofis masanızın üzerinde sadece bilgisayarınız ve kırtasiye malzemeleriniz varsa, evde de benzer düzeni koruyun derim. Çalışmak için saatleriniz olsun. Bu saatlere uyun, aralarda mola verdiğinizde kendinizi film izlemeye kaptırırsanız sonrasında pişmanlık ve huzursuzluğun önüne geçmek zorlaşır, motivasyon düşer. Arka planda sürekli televizyonun açık olması dikkat süreçlerini olumsuz etkileyebilir. Evdeki sorumlulukları da çalışma saatleri bittikten sonra yerine getirmek daha iyi olacaktır.

    5) Peki, bu krizi işverenler nasıl yönetmeli?

    Çok daha anlayışlı olmamız gereken bir dönem bizleri bekliyor. Çalışanlarına karşı nazik olmak, beklentilerini uygun bir üslupla dile getirmek bu dönemde anahtar kelimelerimiz olmalı. Akut travma dönemlerinde herkes çok daha alıngan ve hassas olabiliyor. Hepimiz saygı ve anlayışla birbirimize yaklaşmalıyız.

    Bizi en çok sevdiklerimizle konuşmak ve mizah iyileştirecek!

    6) Bazı durumlarda çalışan birey evden çalışmaya hazır olsa da aynı evde yaşayan aile üyeleri bu duruma hazır olmayabiliyor. Çalışan kişi ile sürekli iletişim halinde bulunmak isteyen, gün içerisinde çalışma rutinini bölen aile üyeleri ile ilişki nasıl yönetilmeli?

    Özellikle evde çocuklar varsa yeni düzen hakkında önce onları bilgilendirmek gerekli. "Tıpkı işe gider gibi ben odamda çalışacağım, ben çalışırken birbirimizi görmeyeceğiz ama molalarımda senin yanına gelebilirim, şu saat aralıkları anne-babanın çalışma saatleri. Bittiğinde oyun oynayacağız" şeklinde bir açıklama yapılabilir. Yeni düzene ayak uydurabilmek için önce herkesin evdeki yeni düzenin kurallarını öğrenmesi iyi olacaktır. Anneyi babayı evde gören çocuk zihninde otomatik olarak tatil eşleştirmesi yapabilir. Bu sürece alışmak için biraz zaman ve düzene oturtmak gerekli.

    7) Bir yandan da kronik hastalıklardan ya da yaştan dolayı zorunlu olarak iş bırakanlar mevcut. Bu bireylere tavsiyeleriniz nelerdir?

    Evde mutlaka kendilerine üretecek yeni uğraşlar bulmalarını öneririm. Bitkilerle uğraşmak, online dersler almak, okumak, yazmak, resim yapmak gibi hem zihni hem de ruhu besleyecek aktiviteler yapabilirler. Bir anda yoğun bir hayattan çok daha sakin ve izole bir yaşama geçmek zorlayıcı olabilir. Bu sebeple görüntülü görüşme üzerinden sosyalleşmeye devam etmek önemli.

    8) Tam tersine sağlık alanında çalıştığı için, üretim yaptığı için ya da başka sebeplerden çalışmak zorunda olan ve endişeyle çalışan bireyler mevcut. Bu bireylere tavsiyeleriniz nelerdir?

    Kendilerine mutlaka dinlenecek zamanlar yaratmalılar. Onlara şu dönemde çok ihtiyacımız var. Kendilerini önemsemeli, bedensel ihtiyaçlarına cevap vermeli, durmaları ve dinlenmeleri gereken yerlerde mola verebilmeliler. Bu süreçte herkes kendinin hekimi oluyor. Sosyal destek istemekten çekinmemeliler.

    9) Özellikle sosyal medya üzerinden gelen mesajlarla hem bilgi kirliliği hem de kaygı ile savaşıyoruz. Bu dönemde kaygı seviyemizi yönetmek için nelere dikkat etmeliyiz?

    Yalnızca güvenilir kaynakları takip etmeli, haberleri izleme sıklığımızı günde 3'e indirmeliyiz. Sosyal medyada okuduğumuz ve kaygı uyandıran haberleri yaymamalı, sevdiklerimize whatsapp grupları üzerinden tetikleyici mesajlar göndermemeliyiz.

    10) Son olarak, bildiğiniz gibi dokunmayı, yakın teması seven bir toplumuz. Pandemi süreciyle birlikte hayatımıza zorunlu sosyal mesafe önlemleri girdi. Sizce bu dönemde bizi ne iyileştirir?

    Bizi en çok sevdiklerimizle konuşmak ve mizah iyileştirecek gibi duruyor. Sanal ortamdan sosyalleşmeye devam etmeliyiz. Bir de herkesin mutlaka kendine bir hobi edinmesi şart diye düşünüyorum. Zamansızlıktan yakınıyorduk, şimdi dünya bize yeni bir düzen sunuyor ve her zamankinden daha bol vaktimiz var. Ertelenen ne varsa, şimdi onları yapma vakti.

    Röportajımıza değerli katkılarından dolayı İpek Gökozan'a çok teşekkür ederiz.

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun

    Duygu Çelebi Kaya, 1988'de Kdz. Ereğli'de doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi farklı şehirlerde okudu. Lisans eğitimini Yeditepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı ve Halkla İlişkiler ve Tanıtım (çift anadal) bölümlerinde tamamladı. Ardından yine Yeditepe Üniversitesi'nde Pazarlama İletişimi yüksek lisansı yaptı. Çalışma hayatına İstanbul Kalkınma Ajansı'nda Kurumsal İletişim Sorumlusu olarak başlayan Duygu, Hollanda merkezli bir dijital pazarlama ajansında ve sonra da BinYaprak'ta çalıştı. İstanbul'da başladığı BinYaprak macerasına bir süre sonra dijital göçebe olarak devam etti. Şu anda BinYaprak'ta geleceğin trendlerinden "esnek çalışma işgücü" yolculuğunun yönderi olan Duygu, Balıkesir'de aile şirketi için çalışmakta ve 2-5 yaş arası öğrencilere Yaratıcı Düşünce dersleri vermektedir.

    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.