Ekin Kimya "İlaçta Kariyer Çok İyi Gelecek" Rana Sanyal ile Röportaj

    Rana-Sanyal-1_blurred

    "Sevdiğimiz işi bulmak için özel bir çabaya girmemize gerek yok. Yapmayı seçtiğiniz işte çok çalışıp başarılı olursanız, o işi yaptığınız için zaten mutlu olursunuz." Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Merkezi müdürü ve RS Research kurucusu Prof. Dr. Rana Sanyal ile gerçekleştirdiğimiz röportajımız sizlerle. Keyifli okumalar!

    1) Sizi tanımak isteriz: Nerede doğdunuz, ne okudunuz, şimdi ne yapıyorsunuz?

    İzmir'de doğdum. İzmir Bornova Anadolu Lisesi'nin ardından Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü'nden mezun oldum. Kimya alanındaki doktora derecemi Boston Üniversitesi'nden aldıktan sonra Kaliforniya'da biyoteknoloji şirketi Amgen'de onkoloji ve nöroloji alanlarında araştırmacı olarak çalıştım. 2004 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü'nde öğretim üyesiyim ve aynı zamanda 2013 yılı itibariyle uluslararası bir mükemmeliyet merkezi olan Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Merkezi'nin müdürü olarak görevimi sürdürüyorum. Bilimsel yayınlarımın yanısıra, 50'yi aşkın uluslararası tescilli patent ve patent başvurusunda buluş sahibi olarak yer alıyorum.

    Güncel laboratuvar çalışmalarımız kapsamında tümör hücrelerini doğrudan hedef alan ilaç sistemlerine odaklanıyoruz. Araştırmalarımızın klinik safhaya geçerek insanlara ulaşması için gerekli adımları tamamlamak üzere 2015 yılında ortağım Sena Nomak ile birlikte bir biyoteknoloji girişimi olan RS Research'ü kurduk. Bu girişimle, preklinik çalışmaları Türkiye'de yapılarak klinik araştırmalar için onaylarını alan ülkemizin ilk ilaç adayını geliştirmenin gururunu yaşıyoruz. Daha etkin ve yan etki profili iyileştirilmiş kemoterapi hedefiyle çalışmalar yürüttüğümüz RS Research, kuruluşunun ikinci yılında teknoloji ticarileştirme odaklı risk sermayesi fonu ACT'den toplam 2 milyon Euro yatırım aldı. Şu anda da 5 ilaç adayımız arasından en önde giden molekülümüz ile önümüzdeki günlerde başlayacağımız klinik çalışmalara hazırlanıyoruz.

    2) Hayatınıza yön veren olaylar ve ilham aldığınız kişiler hangileri? Nasıl yön verdiler?

    Bugün geri dönüp baktığımda bana ilham veren ve karakterimi belirleyen insanlar geçmişte bana "böyle bir şey mümkün" dedirten insanlar. Endüstri tecrübemin başlarında, Amgen'de çalıştığım ekibimizin direktörü örneğin bana hem yöneticilik hem de donanım anlamında yeni bir ufuk tanımladı. Onu tanıdıktan, preklinik çalışmaların her adımıyla ilgili detaylı bilgisini gördükten sonra böyle bir insan olmanın mümkün olduğunu gördüm. Mevcut çalışmalarımızı sürdürürken ben sadece kendi alanımın sınırları içinde kalmıyorum. Beni işimde başarılı yapan, diğer alanlar hakkında da bilgi sahibi olmam; ilaç geliştirmenin tüm süreçlerine ve bu süreçlerin detaylarına hakim olmak ve yeni bilgiler edinmek için hiç durmadan çalışmam ve öğrenmem. İlham aldığım bir başka kişi de ortaokuldaki Türkçe öğretmenimdi. O anda yaptığı iş ne olursa olsun hayatındaki en önemli iş olarak yapan, çevresindekilere adaletle, nezaketle, özenle yaklaşan bu mükemmeliyetçi insan, büyüyünce onun gibi olma isteğimi artırdı.

    Bende gelecekte onlar gibi olmak isteği uyandıran kişilerin hayatımda ve beni ben yapan özelliklerde çok önemli izler bıraktığını düşünüyorum. Tıpkı annem gibi. Annemin çevresindeki insanlara destek olan sonsuz enerjisi beni her zaman etkilemiştir. Yakın köylerdeki çocukların eğitimlerine katkıda bulunmak için gösterdiği çaba ve Halk Eğitim Merkezi desteğiyle yürüttüğü projelerin yarattığı fark ilham verici. Bana, herkes bulunduğu yerde bir ışık yakarsa memleketin aydınlanabileceği fikrini ve inancını annemin yaklaşımı aşıladı. Yaptığım çalışmaların küresel sonuçları olması beni her zaman mutlu ediyor; ancak katıldığım program ve etkinliklerle, açık dersler ve halka açık sohbetler sırasında çevremle bilgilerimi paylaşırken de en az o derecede mutluluk duyuyorum. Biliyorum ki kendi üstüme düşen ışığı yakma sorumluluğunu ben de bu şekilde yerine getirebiliyorum.

    3) Mesleğinizi nasıl seçtiniz? Ailenizin ya da model aldığınız kişilerin etkisi oldu mu? Nasıl?

    Sevdiğimiz işi bulmak için özel bir çabaya girmemize gerek yok. Yapmayı seçtiğiniz işte çok çalışıp başarılı olursanız, o işi yaptığınız için zaten mutlu olursunuz. Yani seçtiğiniz işte iyi olmak için çok çalışırsanız, başarı ve mutluluk kendiliğinden karşınıza çıkar. Ben istediğim herhangi bir alanda çalışabilirdim. Ve o alanda iyi olmak için çok çalıştığımdan, başarılı ve mutlu da olurdum. Önemli olan seçimlerimizi nelerin belirlediği aslında. Bu noktada da öğretmenlerin, bizi çalıştığımız alanlarla karşılaştıran ilk kişiler olarak, çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Lisede kimya öğretmenimden korkardım. Bu korku yüzünden, dersi iyi öğrenmek ve başarısız olmamak için çok çalıştım; sonucunda da derste başarılı oldum. Kimyayı sevmemin ve kariyerime bu alanda başlamayı istememin en önemli sebebi buydu.

    4) Karar anlarınız nelerdi? İlaç sektöründe çalışmaya nasıl karar verdiniz?

    Beni şu anda bulunduğum noktaya getiren yolculuğu şekillendiren çok önemli dönüm noktaları var. Bunlardan ilki, üniversite üçüncü sınıfta akademisyen olmaya karar vermem. Daha sonra, Amerika'da sürdürdüğüm doktora eğitimim henüz tamamlanmadan, kariyerime devam etmek için önce endüstride tecrübe kazanma fırsatını değerlendirmem. Laboratuvarda sentezlediğim bir molekülün insana dokunması, insan hayatında fark yaratabilmesi bana büyük heyecan veriyor. Ar-Ge'nin laboratuvardan çıkıp insana ulaşabilmesi, buluşların ticarileşebilmesi için hem araştırma hem de endüstri dilini konuşan insanlara ihtiyacımız var. Araştırmacılar endüstrinin dilini konuşamazsa, endüstri eğer araştırmacıların buluşlarını ileri götürecek adımları atmak için nelere ihtiyacı olduğunu anlayamazsa aradaki köprüleri kurmak mümkün olmuyor. Bu nedenle doktora ve doktora sonrası araştırmanın endüstri ortaklığı ile yapılması, kariyerine akademik olarak devam edecek kişilerin bile endüstride tecrübe edinip bu yolda devam edebilmesi büyük önem taşıyor. Sanayiye daha yakın araştırmacılar yetiştirmediğimiz takdirde ticarileşme adımlarında yetersiz kalıyoruz.

    Benim yolculuğumun en önemli dönüm noktalarından biri de 2015 yılında ortağım Sena Nomak ile birlikte kurduğumuz RS Research. Laboratuvarda geliştirdiğimiz ilaç adayı moleküllerin insana ulaşması aşamalarını start-up yaklaşımıyla gerçekleştirmek, ticarileşme adımlarını şirketleşerek atmak için verdiğimiz karar, en kritik zorlukları akademi-sanayi işbirliğiyle yenmemizi sağlıyor. Son dönemecimiz ise önümüzdeki günlerde klinik deneylerine başlamaya hazırlandığımız ilaç adayımız RS-0139 ile insana gitme kararımız. Bu kararlar, beni bugünkü ben yapan yolculuğumun en önemli dönüm noktaları oldu diyebilirim. 

    5) Bu mesleği seçmeyi düşünenlere ne tavsiye edersiniz?

    Benim için en önemli prensiplerin başında gerçek sorunların peşine düşmek ve doğru soruları sormak geliyor. Ne iş yaparsanız yapın, yaptığınız işe bu prensiplerle baktığınızda başarıya ve topluma katkıda bulunmaya mümkün olduğunca çok yaklaşırsınız. İş ve yaşam çevreleri, doğaları gereği bazen, zaten başarısız olacağını bildiğimiz sonuçlar peşinde vakit kaybedilmesine sebep olabiliyor. Ben ilaç geliştiriyorum ve çalışmalarım acilen daha etkin tedavilere ihtiyaç duyan insanları etkiliyor. Çalışmayacağını bildiğim bir ilaç adayı üzerine fazladan harcadığım zaman ve kaynaklar başka bir tedavinin başarılı olması önünde engel teşkil ediyor. Bu yüzden ben önümdeki ilaç adayına hep en zor soruları sorarım. Sorularımı başarıyla geçemeyen bir adaya artık daha fazla zaman ayırmam. Dünyada aslında geride bırakıp önümüze bakmamız, gerçekten işe yarar çözümler geliştirmeye odaklanmamız gereken teknolojiler bize şimdiye kadar ne kadar hız kaybettirdi, bir düşünün. Vakit kaybetme lüksümüz yok ve her alanda, özellikle de bizim alanımızda çalışacak arkadaşlara önerim çalışmalarına bu titizlikle yaklaşmaları. Bundan daha azını kendimize yakıştırarak bilimin ve mükemmelliğin peşinden gitmemiz mümkün değil.

    6) Bugün bulunduğunuz yere gelmenizde kritik önem taşıdığını düşündüğünüz 3 yetkinliğiniz hangisi?

    Başarılı bulduğum her projede gözlemlediğim ve benim de kendi projelerimin merkezine koymak için çabaladığım belli yetkinlikler var. İlki ve belki de en önemlisi, takım oluşturma becerisi. Ben kendimi bir orkestra şefi gibi görmek istiyorum. Herkesin her yetisinin aynı seviyede olması mümkün değil; daha da ötesi verimli bir takım yapısı için gerekli de değil. Eğer doğru yetenekleri doğru yeterliliklerle bir araya getirebilirseniz ve bu yetileri doğru yönetebilirseniz, tıpkı farklı enstrümanlardan oluşan bir orkestra gibi ahenkli bir müzik çıkar ortaya. Sadece hepsi birbirinden yetenekli davullardan oluşan bir orkestra ise size iyi bir ritim verir ama melodiyi ıskalarsınız.

    Bir diğer özelliğim büyük resmi görme yeteneğim. Daha önce belirttiğim gibi, işimle ilgili her alanda bilgi sahibi olmaya ve tüm süreçlere hakim olmaya çalışırım. Bu yaklaşımım sayesinde bir molekülü insana ulaştırırken gerçekleşecek tüm manevraları bir bütün olarak görebiliyorum. Bir yolculuğun başından sonuna ilerlerken bazı paydaşlarımız kendi alanında çalışmalarına ve katkısına odaklanabilir. Ancak ben, sanki bir harita gibi, bütün oyuncuların yolun neresinde, ne zaman bu yolculuğa katılacağını ve nereye kadar bizimle koşacağını görüp, buna göre süreci yönetebiliyorum. Birbirini takip eden süreçlerin sorunsuz bir uyumla kurgulanmasını ancak bu şekilde sağlayabiliriz.

    Teşvik etmeye özen gösterdiğim bir diğer özellik de kararlılık. Bir projemi ele aldığımda onun sona ermesinin iki yolu vardır. Ya proje başarılı olmuştur ve bizim hedeflerimize ulaşmıştır; ya da süreçte yapılması gereken tüm çalışmaların sonucunda bilimsel olarak hedeflerimize ulaşmadığımızı görmüşüzdür ve bize tecrübe katan ancak daha fazla vaktimizi ayırmayı seçmediğimiz bir proje olarak rafa kalkmıştır. Her bilim insanı gibi belirgin sonuçlar ve ölçümlenebilir bir süreç yönetimine tutunuyorum. Bu kararlılık da yarım kalmış çalışmalardan uzak durmama ve sonuç odaklı adımlar atmama olanak tanıyor.

    7) Gelecekte bu sektörde hangi yetkinliklerin öne çıkacağını düşünüyorsunuz?

    Bilim, bilim insanının gözüyle başkalarının göremediği şeyleri görerek dünyayı değiştirme isteğiyle güçleniyor. Aklımıza yüzlerce fikir geliyor ancak fiziksel olarak sınırlarımız var. Hepimiz tek başımıza yetişebildiğimiz yere kadar gidebiliyoruz ve 7 gün 24 saatle sınırlıyız. Her geçen gün kısıtlarımızı aşmak için çevremizde yeni teknolojilerin ortaya çıktığını görüyoruz. Aslında bu da ihtiyaçtan kaynaklanan bir dizi bilimsel keşfin sonucu. Gelecekte yapılan çalışmalar ile bilgilerin daha şeffaf ve erişilebilir şekilde paylaşıldığı; veri ile güçlenen önsezilerimizin bize daha az zaman kaybettirdiği ve değerli kaynaklarımızı sonuç veren, topluma katkıda bulunan buluşlara ayırdığımız bir dünya hayal etmek çok zor değil. İşte bu noktada adaptasyon yeteneği bugün olduğu kadar gelecekte de hayatımızın merkezinde olacak diyebilirim. Farklı teknolojileri kullanmak konusunda kendini geliştiren; geleceğe adapte olmaya hazır; okuyan; büyük resmi gören ve iyi oldukları alanda değer yaratmaya odaklanan insanların dünyamızı değiştireceğine inanıyorum. Bulunduğu çevreye ve yeniliklere adapte olabilenler, bildiklerine sıkıca tutunan ve yenilikleri yok sayan meslektaşlarını geride bırakarak bu yarışın bayrağını ileriye taşıyacaklar.

    8) Kendinizi işinizle ilgili geliştirmek için neler yapıyorsunuz?

    Bilimsel çalışmalar yapıyorsanız, bilginin sürekli yenilendiğini ve çok boyutlu olarak çoğaldığını hatırlamak zorundasınız. Sadece bizim alanımızda değil, ortak çalışma alanlarımız olan diğer disiplinlerdeki gelişmeler de bizi her gün besliyor. Vaktimin büyük çoğunluğunu konferanslarda duyurulan gelişmeleri ve yeni yayınları takip ederek geçiriyorum diyebilirim. Daha da önemlisi, bunu yaparken sadece kendi alanımla sınırlı kalmamaya çalışıyorum. Panoramik bir perspektifle bilgi sahibi olma çabam, farklı alanlarda birbirimizi tamamlayan çalışmalar yaptığımız meslektaşlarımla ortak bir dil kurabilmemizi sağlıyor. Daha önce de bahsettiğimiz gibi aslında başarı, sadece kendi sınırlarımız içinde kalmadan, çalışmalarımızın öncesi, sonrası ve çevresi hakkında da bilgi sahibi olmamızda yatıyor. COVID-19 pandemisi döneminde ortaya çıkan çevrimiçi fırsatlar da aslında bu konuda erişimi ve ekosistemin iletişim dinamiklerini fazlasıyla etkiledi. Artık bilgiye nereden nasıl erişeceğimiz değil, onu nasıl kullanacağımıza odaklanmamızın zamanı geldi. 

    9) Sektörünüzle ilgili takip ettiğiniz, güncel bilgi aldığınız online offline yayınlar, web siteleri, kişi/dernek/kurum sosyal medya hesapları ve konferanslar hangileri?

    Disiplinlerarası işbirlikleri ve bilgi dağarcığı geliştirmeye odaklanan kişi ve platformları yakından takip ediyorum. Bunların arasında Hedef Nobel İnisiyatifi var. Dr. Melih Bulut'un da söylediği gibi, tek başımıza kendimizi geliştirerek değil, bütün ekosistemi yükselten yaklaşımları benimsersek Nobel alacak birden fazla kişinin yetiştirilmesine uygun ortama ulaşabiliriz. Benim alanımda yayın yapan dergileri ve bu dergilerin editörlerinin sosyal medya hesaplarını takip ediyorum. Konuşmacı ya da izleyici olarak yerel etkinliklere mümkün olduğunca katılmaya çalışıyorum. Ayrıca uluslararası etkinlik ve platformları da üye olarak takip ediyor, dünyadaki gelişmeleri ve yeni isimleri buralarda yakalayabiliyorum. Kendini bir bilim iletişimcisi olarak tanımlayan ve güncel içerikleri kendi tarzıyla görselleştirerek sosyal medya hesaplarında paylaşan Hashem Al-Ghaili'yi de izlemenizi öneririm. Bunlar dışında Sağlık Bakanlığımızın, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumumuzun, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA'in ve Ulusal Sağlık Enstitüleri'nin (NIH) sayfalarını ve sosyal medya hesaplarını da takip ediyorum. İlaç geliştiriyorsanız hem dünya çapında kurumlar ölçeğinde gelişmeleri hem de tıp dünyasında neler yaşandığını yakından takip etmelisiniz. Bugün baktığımda takip ettiğim profillerin %50'den fazlası tıp hekimi.

    10) Sektöre giren herkesin mutlaka okumalı dediğiniz kitaplar var mi?

    İlaç sektöründe araştırma yapanlar için olmazsa olmaz kitaplardan biri "Billion Dollar Molecule". Bu eserde aslında alanımızda araştırma yapmanın ne demek olduğunu açık bir şekilde görebiliyorsunuz. Ayrıca geçtiğimiz yıl raflarda yer alan "Adım Adım Biyogirişimcilik" kitabı, akademinin içinden gelen ve girişimcilikle ilgili sadece kendi hikayeleri değil, tüm ekosistemin görüş ve tecrübelerini tek bir eserde toplayarak bu yola adım atacaklara yön göstermek isteyen bir grup kadın akademik girişimci tarafından hazırlandı. Daha yolun başından çıkmaz sokaklardan kaçınıp hedef odaklı hareket etmek isteyen araştırmacılarımız için bunlar gibi pek çok önemli yayın var.

    11) Sizce COVID-19 ilaç sektöründe hangi yenilikleri tetikledi? İlaç sektöründe COVİD sonrasında beklediğiniz en önemli değişiklikler neler?

    COVID-19'a karşı mücadele, tüm paydaşlarımızın birlikte koştuğu zorlu bir yarış. Bu yarışta tek rakibimiz virüsün ta kendisi. Kamu ve sanayi el ele vererek bu zorluğun üstesinden gelmeye çalışırken, start-upların ekosistemi dönüştürücü gücü daha da belirgin bir şekilde öne çıkıyor. Bu dönemde bağlantısal iş yapış biçimlerine alışkın olan ve solunum cihazlarından tıbbi malzemelere her alanda geçmişten transfer edebileceği tecrübeleri bulunan start-uplar fark yaratmaya başladı. Çalışmalarındaki hedefleri hızlı bir şekilde dönüştürebilen start-uplar plazma tedavisinden aşı araştırmalarına hem güncel hem de ileriye dönük olarak bu çetin rakibe karşı ilerleme kaydediyor. RS Research ekibi olarak biz de kanser alanında yaptığımız çalışmalardaki tecrübelerimiz ve akciğer dokusuna dair olan bilgi birikimimizle yarışa birkaç adım önden başlayarak kendi projemizi hayata geçirdik ve iki ilaç adayı molekülümüzle hayvan çalışmalarımıza başladık. Biz hâlihazırda sürdürdüğümüz projelerde, ilaç geliştirme alanının önemli paydaşlarıyla birlikte çalışıyoruz. TÜBİTAK TEYDEB'in Sanayi Yenilik Ağ Mekanizması (SAYEM) projeleri kapsamında liderlik ettiğimiz bir proje ile de bu bilgi birikimimizin gelecekte yeni araştırmacılara kaynak olacak şekilde transfer edilmesi için inisiyatif aldık. Şimdiye kadar hedeflerimizi doğru belirleyerek, doğru iş birliktelikleriyle karşılıklı kazanıma dayalı bir şekilde ilerledik. COVID-19 tehdidi de Türkiye'de bağlantısal iş ağları kültürünün bütünleştirici özelliğini hızlandırıyor ve diğer paydaşlarımızın da bizim gibi bu alanda reflekslerini geliştirmesini sağlıyor. Böyle güçlerimizi birleştirmeye devam edersek tedavinin Türkiye'den dünyaya ulaşmaması için hiçbir sebep yok. Bu birlikte yaratma kültürü bizi sadece pandemiye karşı değil, her alanda küresel rekabette ülkemizin hedeflediği noktaya daha çok yaklaştıracak.

    12) Tekrar 20 yaşında olsanız neyi farklı yapardınız?

    Tekrar 20 yaşına dönebilseydim, herhangi bir konuda başarısız olduğumda o zaman üzüldüğüm kadar üzülmemeye çalışırdım. Çünkü başarı aslında göreceli bir kavram. Her birimizin başarılı ya da başarısız olarak değerlendirilebileceği yüzlerce an var. Ama o anda başarısızlık olarak gördüğünüz bir şey aslında daha sonra ulaşabileceğiniz sonsuz fırsata sizi yaklaştırabiliyor.

    13) En son okuduğunuz kitap ya da sizi etkileyen filmi paylaşır mısınız?

    Kendi alanıma ek olarak yakın tarihe dair eserleri ve kişisel gelişim kitaplarını da ilgiyle okuyorum. Sadece bilimsel olarak değil, beni çevremle bağlayan ve etkileşim dilimi geliştiren eserlerin de bir bütün içerisinde çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Şu anda Marshall B. Rosenberg'ün Şiddetsiz İletişim adlı kitabını okuyorum. En son izlediğim film ise dilimize "Deli ve Dahi" adıyla çevrilen "The Professor and the Madman". Oxford İngilizce Sözlüğü'nün ilk ciltlerinin yazıldığı dönemi ele alan bu biyografik uyarlamayı, tarihte maruz kaldığı zorluklara rağmen araştırmacıların ne kadar önemli başarılara imza attığını göz önüne sermesi açısından çok ilham verici buldum. 

     

    Yorum

    Zaten Hesabınız Varsa Buradan Oturum Açın
    Henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun
    © 2024 BinYaprak. Tüm Hakları Saklıdır.
    Bir TurkishWIN girişimidir.